6 Temmuz 2016 Çarşamba

Fazlasıyla özel bir yazı

Temel birkaç problemim var. Yakınlık ihtiyacıyla beraber yakınlaştıkça işgal edilme duygusu ve bu yüzden sürekli mesafe ayarlama ihtiyacı. Yaşadığım ilişkilerin gerçek mi suni mi olduğuna dair sürekli bir sorgulama hali. Bulunduğum her yerde sürekli olarak istenip istenmediğime dair sorgulama ve kendimi dünyada üzerinde hiçbir yere ait hissedememe.

Aha böyle anca 9 ay terapi aldıktan sonra netleştirebildim sorunlarımın ne olduğunu. Karikatür gibi oldum valla. Yıllarca terapi aldıktan sonra aynaya bakıp kendine artık kendisinden nefret edebildiğini itiraf eden adam gibi. Ama bu cümleleri yazmak bana iyi geldi, tek paragrafta özet olan her şeyi yazdım. Bu temel problemlerin sebebini biliyorum. Hepsi nerdeyse aynı kapıya çıkıyor.

Geçen nişanlım ailenin içine biraz daha girince senin o kızdığım sert uzak tavrının en doğrusu olduğunu anladım dedi. Sonunda anlamış hak vermiş olmasına sevinmekle birlikte ailemi bu kadar tanımasından hoşlanmadım. Nedense bunda da bi denge kurmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. Benim hayatım vagon vagon. Birinin karısı birinin çocuğuysan ikisi ayrı yerlerde birbirlerini pek tanısınlar istiyorum. Kimse hayatımın diğer kısmının içine girsin istemiyorum. Onur aileme girmesin, ailem evliliğime girmesin, işim özelime karışmasın, özelim işimi etkilemesin. Her şeyin yeri ayrı olsun. Her şey vagon vagon işte, birbirine geçiş yok. Ben bi kapıdan çıkıp diğerine gireyim ve o vagondaki rolüm neyse onu oynayayım, işte rol neyi gerektiriyorsa onu yapayım istiyorum.

İlk seanslardı terapide. Buradayken sanki başkasının hakkını yiyorum, ben olmasam başkası olacak, belki daha çok ihtiyacı var ve ben işgal ediyorum, onun hakkını yiyorum demiştim. Kendimi o odaya ait hissedememiştim. Timur hakkını yediğin erkek midir kadın mıdır demişti. Erkek sanki demiştim. Daha ilk seanslar olduğu için ne yapmaya çalışıyo anlamamıştım. Nasıl bir erkek anlat demişti. Anlatmıştım  şöyle şöyle diye. Kime benziyo diye sormuştu. Kardeşime benziyodu, söylemiştim ama o kadar anlamsız gelmişti ki o muhabbet, devam ettirmemiştim. Oysa bilinçdışım kendim çalışarak kazandığım parayla ücretini ödediğim seansta bile, var olmamın ikizimin hakkını yemek olduğunu çıkarmıştı. Ve ben bununla çalışmak yerine kaçmıştım.

Şimdi bunların hepsini daha duygusuz bi düzlemde yazıyorum. Bunlardan şu an acı çekip, kendime acımıyorum. Evet, bazı temel problemlerim var bunları bi düzey hallettim, hepsini daha fazla nasıl halledebilirim onun derdindeyim. Oturup ah vah edip dertlenmiyorum kendi kendime. Sadece yaşıyorken zorlanıyorum. Yoğun bi şekilde olumsuz duygu hissettiğim zamanlarda sıkıntı yaşıyorum. Onun dışında hayatım çok rahat bi konumda. Hayatımdaki pek ç ok ilişki dengesini kurdum mesela. Bazen dengeyi bozacak şeyler oluyor, ya da yeni denge kurulması gereken ortamlar oluyor, o zaman yeniden bi uğraşı oluyor. Ayrıca istenmeme duygusunu da pek çok ortamda yendim. Emin olamadığım birkaç ortam daha var onlarla da sürekli gözlem halindeyim. Varlıklarından, gerçekliklerinden, samimiyetlerinden emin olduğumda o da epey bi azalacak.


Konu buraya gelince yazmaya epey ara verdim. Emin olmadığım çok şey var. Yine inceden bi duygusala bağladım. Bi de arkada Ahmet kaya çalıyo ki sorma gitsin. Dünyada herhangi bi şey samimiyse o da Ahmet Kaya’nın sesidir. Dünyada herhangi bi yere aitsem o da Ahmet Kaya şarkılarının notalarıdır.

Şerefinize bi sigara yakıyorum. İçinde bulunduğum bu bayram gecesi güzellikten uzak bi yazı oluştursun bu kelimeler. İçinde güzellik barındırmak zorunluluğu ortadan kalksın her şeyin. Estetik olmasın, fonetik olmasın. Olacaksa duygu olsun. Sadece duygu olsun. Tüm hayatımızda.

Gördüğünüz gibi birden modum değişti. Aslında sizin okuduğunuz bazı paragraflar arasında yarım saatlik beyindekileri dinleme falan var. Öyle olunca da ortaya saçma sapan bi şeyler çıkabiliyor. Tabi bu benim için oldukça olağan bi durum ve bu yazı benim için oldukça anlaşılır. Ama sizin için durum nedir bilemem. Sonuçta günlüğümsümü okuyan sizsiniz, anlamıyor olmak sizin probleminiz, ben zaten benimdekileri bildiğim için cümleler, paragraflar arasındaki boşlukları doldurabiliyorum.

Ve şu anda da yaptığım içimdeki duygulardan kaçmak için saçma sapan şeyler yazmak; gereksiz anlamsız bi konuyu uzatmak ve hatta noktalama işaretlerine takılmak. Ayrıca şu an bunları düşünmek ve bunlara üzülmek istemiyorum. Şu anki en büyük derdim sadece tek bir sigaram kalmış olması. Gerçekten en büyük sorunum şu an için bu. Sadece tek bir sigaram var. Tek!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder