Temel birkaç problemim var. Yakınlık ihtiyacıyla beraber
yakınlaştıkça işgal edilme duygusu ve bu yüzden sürekli mesafe ayarlama
ihtiyacı. Yaşadığım ilişkilerin gerçek mi suni mi olduğuna dair sürekli bir
sorgulama hali. Bulunduğum her yerde sürekli olarak istenip istenmediğime dair
sorgulama ve kendimi dünyada üzerinde hiçbir yere ait hissedememe.
Aha böyle anca 9 ay terapi aldıktan sonra netleştirebildim
sorunlarımın ne olduğunu. Karikatür gibi oldum valla. Yıllarca terapi aldıktan
sonra aynaya bakıp kendine artık kendisinden nefret edebildiğini itiraf eden
adam gibi. Ama bu cümleleri yazmak bana iyi geldi, tek paragrafta özet olan her
şeyi yazdım. Bu temel problemlerin sebebini biliyorum. Hepsi nerdeyse aynı
kapıya çıkıyor.
Geçen nişanlım ailenin içine biraz daha girince senin o
kızdığım sert uzak tavrının en doğrusu olduğunu anladım dedi. Sonunda anlamış
hak vermiş olmasına sevinmekle birlikte ailemi bu kadar tanımasından
hoşlanmadım. Nedense bunda da bi denge kurmam gerekiyormuş gibi hissediyorum. Benim
hayatım vagon vagon. Birinin karısı birinin çocuğuysan ikisi ayrı yerlerde
birbirlerini pek tanısınlar istiyorum. Kimse hayatımın diğer kısmının içine girsin
istemiyorum. Onur aileme girmesin, ailem evliliğime girmesin, işim özelime
karışmasın, özelim işimi etkilemesin. Her şeyin yeri ayrı olsun. Her şey vagon
vagon işte, birbirine geçiş yok. Ben bi kapıdan çıkıp diğerine gireyim ve o
vagondaki rolüm neyse onu oynayayım, işte rol neyi gerektiriyorsa onu yapayım
istiyorum.
İlk seanslardı terapide. Buradayken sanki başkasının hakkını
yiyorum, ben olmasam başkası olacak, belki daha çok ihtiyacı var ve ben işgal
ediyorum, onun hakkını yiyorum demiştim. Kendimi o odaya ait hissedememiştim. Timur
hakkını yediğin erkek midir kadın mıdır demişti. Erkek sanki demiştim. Daha ilk
seanslar olduğu için ne yapmaya çalışıyo anlamamıştım. Nasıl bir erkek anlat
demişti. Anlatmıştım şöyle şöyle diye. Kime
benziyo diye sormuştu. Kardeşime benziyodu, söylemiştim ama o kadar anlamsız
gelmişti ki o muhabbet, devam ettirmemiştim. Oysa bilinçdışım kendim çalışarak
kazandığım parayla ücretini ödediğim seansta bile, var olmamın ikizimin hakkını
yemek olduğunu çıkarmıştı. Ve ben bununla çalışmak yerine kaçmıştım.
Şimdi bunların hepsini daha duygusuz bi düzlemde yazıyorum. Bunlardan
şu an acı çekip, kendime acımıyorum. Evet, bazı temel problemlerim var bunları
bi düzey hallettim, hepsini daha fazla nasıl halledebilirim onun derdindeyim. Oturup
ah vah edip dertlenmiyorum kendi kendime. Sadece yaşıyorken zorlanıyorum. Yoğun
bi şekilde olumsuz duygu hissettiğim zamanlarda sıkıntı yaşıyorum. Onun dışında
hayatım çok rahat bi konumda. Hayatımdaki pek ç ok ilişki dengesini kurdum
mesela. Bazen dengeyi bozacak şeyler oluyor, ya da yeni denge kurulması gereken
ortamlar oluyor, o zaman yeniden bi uğraşı oluyor. Ayrıca istenmeme duygusunu
da pek çok ortamda yendim. Emin olamadığım birkaç ortam daha var onlarla da
sürekli gözlem halindeyim. Varlıklarından, gerçekliklerinden, samimiyetlerinden
emin olduğumda o da epey bi azalacak.

Konu buraya gelince yazmaya epey ara verdim. Emin olmadığım
çok şey var. Yine inceden bi duygusala bağladım. Bi de arkada Ahmet kaya çalıyo
ki sorma gitsin. Dünyada herhangi bi şey samimiyse o da Ahmet Kaya’nın sesidir.
Dünyada herhangi bi yere aitsem o da Ahmet Kaya şarkılarının notalarıdır.
Şerefinize bi sigara yakıyorum. İçinde bulunduğum bu bayram
gecesi güzellikten uzak bi yazı oluştursun bu kelimeler. İçinde güzellik
barındırmak zorunluluğu ortadan kalksın her şeyin. Estetik olmasın, fonetik
olmasın. Olacaksa duygu olsun. Sadece duygu olsun. Tüm hayatımızda.
Gördüğünüz gibi birden modum değişti. Aslında sizin
okuduğunuz bazı paragraflar arasında yarım saatlik beyindekileri dinleme falan
var. Öyle olunca da ortaya saçma sapan bi şeyler çıkabiliyor. Tabi bu benim
için oldukça olağan bi durum ve bu yazı benim için oldukça anlaşılır. Ama sizin
için durum nedir bilemem. Sonuçta günlüğümsümü okuyan sizsiniz, anlamıyor olmak
sizin probleminiz, ben zaten benimdekileri bildiğim için cümleler, paragraflar
arasındaki boşlukları doldurabiliyorum.
Ve şu anda da yaptığım içimdeki duygulardan kaçmak için saçma
sapan şeyler yazmak; gereksiz anlamsız bi konuyu uzatmak ve hatta noktalama
işaretlerine takılmak. Ayrıca şu an bunları düşünmek ve bunlara üzülmek
istemiyorum. Şu anki en büyük derdim sadece tek bir sigaram kalmış olması. Gerçekten
en büyük sorunum şu an için bu. Sadece tek bir sigaram var. Tek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder