19 Nisan 2018 Perşembe

Yuva

kaba özensiz ve alaycıyım kendimle
oysa seni bulmak 
incelik zarafet ve ciddiyet ister
ben yuvasız bir çocuğum
tabiatımda savaş var
bu sebepledir ki çok geç buldum seni
büyük yara almıştım savaşta
kendi derdimdeydim
oysaki ben kundak ve kefen arasında 
seni bulmaya gelmiş olabilirim

içimde hep bi acı hissettim
tarifi imkansız ama
bağıra çağıra değil
derin, sessiz ve süreğen bi acıydı bahsettiğim

korkularım vardı çeşitli
kimseye söyleyemediğim
yüksekten düşmek gibi değil
ayaklarımı bastığım sağlam zeminin çökmesi gibi

kaç nesil geçti bilmiyorum
bu acılar ve bu korkularla seni bekleyeli
kaç bebek doğdu
kaç nine öldü
bilmiyorum
o kadar bekledim ki
beklemek bile benimle bekledi

tanıdık bi halin var
böyle rönesans tablolarındaki figürler gibi
tanıdık böyle bi melodiden bi esintiden

seni tanıyorum bi yerden
görmüş dokunmuş koklamış
hatta öpmüş bile olabilirim
sevmiş olabilirim seni bi yerlerde

diyorum ya
bi yerden tanıyor gibiyim seni
bir yerden ama nerden 
yüzün gözün sözün
o kadar aşinayım ki sana
sanki bi kelime varmış gibi 
tam dilimin ucunda 
öyle tanıdık

buldum galiba
yok galiba değil buldum
hatırladım anbean
bi zaman dilimi ne kadar net hatırlanabilirse 
o kadar net hatırladım seni

ben seni kalubeladan tanırım
göz göze geldik Tanrı'nın huzurunda 
o an vuruldum
ilk yaramdı o
savaş çetin geçecekti belliydi
yemin ettim seni bulmaya
yanımdakiler de şahitti

sonradan anladım
acım yokluğunun acısı
korkum seni bulamamanın kaygısıymış

dinmedi

bilmiyordum, 
ağustosta üşümekten farksızmış
dünyadaki tüm ülkelerin 
aynı anda aynı saati yaşaması gibi
öyle imkansızmış

kimse kimseye öyle yakın olamazmış

şimdi tek duam
herkes uyansa ben sana uyusam