oysa seni bulmak
incelik zarafet ve ciddiyet ister
ben yuvasız bir çocuğum
tabiatımda savaş var
bu sebepledir ki çok geç buldum seni
büyük yara almıştım savaşta
kendi derdimdeydim
oysaki ben kundak ve kefen arasında
seni bulmaya gelmiş olabilirim
içimde hep bi acı hissettim
tarifi imkansız ama
bağıra çağıra değil
derin, sessiz ve süreğen bi acıydı bahsettiğim
korkularım vardı çeşitli
kimseye söyleyemediğim
yüksekten düşmek gibi değil
ayaklarımı bastığım sağlam zeminin çökmesi gibi
korkularım vardı çeşitli
kimseye söyleyemediğim
yüksekten düşmek gibi değil
ayaklarımı bastığım sağlam zeminin çökmesi gibi
kaç nesil geçti bilmiyorum
bu acılar ve bu korkularla seni bekleyeli
bu acılar ve bu korkularla seni bekleyeli
kaç bebek doğdu
kaç nine öldü
bilmiyorum
bilmiyorum
o kadar bekledim ki
beklemek bile benimle bekledi
tanıdık bi halin var
böyle rönesans tablolarındaki figürler gibi
tanıdık böyle bi melodiden bi esintiden
seni tanıyorum bi yerden
görmüş dokunmuş koklamış
hatta öpmüş bile olabilirim
hatta öpmüş bile olabilirim
sevmiş olabilirim seni bi yerlerde
diyorum ya
bi yerden tanıyor gibiyim seni
bir yerden ama nerden
yüzün gözün sözün
o kadar aşinayım ki sana
sanki bi kelime varmış gibi
tam dilimin ucunda
öyle tanıdık
buldum galiba
yok galiba değil buldum
hatırladım anbean
bi zaman dilimi ne kadar net hatırlanabilirse
o kadar net hatırladım seni
ben seni kalubeladan tanırım
göz göze geldik Tanrı'nın huzurunda
o an vuruldum
ilk yaramdı o
savaş çetin geçecekti belliydi
yemin ettim seni bulmaya
yanımdakiler de şahitti
yanımdakiler de şahitti
sonradan anladım
acım yokluğunun acısı
korkum seni bulamamanın kaygısıymış
dinmedi
bilmiyordum,
ağustosta üşümekten farksızmış
dünyadaki tüm ülkelerin
aynı anda aynı saati yaşaması gibi
öyle imkansızmış
kimse kimseye öyle yakın olamazmış
şimdi tek duam
herkes uyansa ben sana uyusam