16 Şubat 2022 Çarşamba

Bomonti Filtresiz

Herkese merhaba 

2022'nin ilk belki de son yazısı olacak bu. Bunu şu an bilemeyiz.

Şu an ne yazacağımı da asla bilmiyorum, sadece filtresiz yazmaya müsait bir şekilde oturdum bilgisayarın başına, açtım dümdüz yazıyorum. sanırım serbest çağrışımla ilerliycem.

Nezaketsizliği sevmediğimi fark ettim. Sosyal iletişim içinde kullandığımız teşekkür etmeler, geçmiş olsun demeler, baş sağlığı dilemelerin değerli olduğunu düşünüyorum ve görmeyince sinirleniyorum. Bir arkadaşım var yeni, yazdan beri hayatımda, gidemeyeceğim tiyatronun biletini verdim teşekkür etmedi, sonra buluştuğumuzda oyunu sordum, içim şişti dedi yine teşekkür etmedi. Covid olduğumda geçmiş olsun demedi, hafazanallah dedi, kendi için dediğini düşünüyorum zira zaten hasta olmuşum, muhafaza edilme durumum iptal yani. bu gibi şeyleri belli bir süre içimde biriktiriyorum sanırım sonra hadi canım eyvallah. 

Biriyle konuşup duygumu ifade etmeyi, ona yaptığı bence hatayı fark ettirme isteğimi falan komple rafa kaldırdım. Canım hiç öyle şeyler çekmiyor artık. Artık gerçekten dümdüz küsmek, ilişkiyi kesmek falan istiyorum. Aman ne uğraşcam be diyorum, işin yok anlat, gerçekten anlattığını anlamasını sağla, dinle, gerçekten anlattığını anla, işin yok cevap ver, sikerler ya, salla gitsin. Şeyi istiyorum sadece bi gün böyle körkütük sarhoş olup arayıp sövmek istiyorum, ertesi gün de hiçbir şey hatırlamamak. çok eğlenceli değil mi? böyle bi arkadaşım vardı, sahoş olunca milleti arıyormuş, sonra siliyormuş arama kaydını sarhoşken, ertesi gün gerçekten de hatırlamıyormuş, artık arkadaşım değil ama olsun, bak biten bir arkadaşlık daha. sahi noldu da bitti sahi pek hatıramıyorum şu anda. Ama çok da düşünmek istemiyorum sanırım. Neyse aslında belli bu yazının nereye varacağı. 

içimde bitirdiğim ama bunu asla ilam etmediğim bi arkadaşlığım var şu sıra, uzun zamandır arkadaşız, yakınız, (tam da bu noktada bu blogun yazarı muhtemelen duygu yoğunluğundan kaçmak için çok da ihtiyacı olmamasına rağmen tuvalete gitmiş, şarjdan telefonunu almış, birkaç mesaja cevap vermiş ve kafayı bayaaaa dağıtmıştır). Evet zannediyorum ki bu konuyu o kadar da rahat yazabilecek kadar içimde duygusunu bitirmedim. Ama belki de şundan bahsedebilirim. Kötü günlerinde yanında olduğum pekçok arkadaşım iyi gününde (cevap verilmemiş bir mesaja daha cevap verilmiş, instagramda gezilmiştir, yazar bu noktada dehb mi olduğunu ya da canını acıtan şeylerden bahsetmekten mi kaçtığını çözememiştir) 

Bi kere daha benzer bi süreçten sonra bir arkadaşlığı bitirmiştim, boşanma ve yeni ilişki süreçlerinin tüm sarsıntılarında yanında olduğum arkadaşım evlendikten sonra kaybolmuştui, sadece bir kere yeni kocasıyla kavga ettiği bir günde buluşmuştuk salak gibi kabul etmiştim görüşmeyi ama yeni evliliğinden boşanma aşamasında ve sonrasında da görüşme taleplerinde de ben kaybolmuştum. pişman değilim, sürekli karşı tarafın sorununu dinlediğim, nerdeyse terapistliğini yaptığım bir ilişkiyi kesinlikle istemiyorum. 

Aslında bu tam anlatamadığım içimde bitirdiğim ama ilam edemediğim arkadaşlığım tam öyle değildi gibi ama yani en azından arada ben de bi derdimi anlatıyordum ama daha uzaktan bakınca onun da tüm önemli zamanlarda hayatında kendisine kimsenin tahammül edemediği zamanlarda hayatındaydım, götü toplamaya başlayınca insan kendisine zayıflığını hatırlatan diğer insanlardan uzaklaşıyormuş klişesini ispatlarcasına mutlu anlarını başkalarıyla yaşamaya başladı. burada önemli olan başkaları değil, ben yoktum, oysa en çok ben hak etmiştim bence, çünkü bana göre sefayı cefa çektiklerinle sürersin.

neyse sanırım bu konuyu kapatmak istiyorum.

Bunlardan ayrı en başında düşündüğüm bi şey vardı.

Ben gerçekten yaşamak istediğim hayatı yaşıyor muyum?  ya da bu yaşadığım yaşamak istediğim hayat mı? bilmiyorum bu ikisi belki aynı sorudur şu an onu ayırt edemiyorum ama bunu sürekli sorguluyorum. Yüksek derecede bir memnniyetsizliğim var ama hiçbir şey değiştirebilecek gücüm yok. Ya da pragmatist tarafımla idealist tarafım sürekli bir kavgada ve pragmatist tarafım ağır basıyor. insan büyüdükçe içindeki bu kavgaların biteceğini sanıyor ama öyle olmuyor, kavgalar bazen büyüyor bazen küçülüyor ama her zaman boyut değiştiriyor ve insanın aklı hep kaybeden tarafta kalıyor. Ben kaybeden tarafım için ağlıyorum. Bu bazen bi ideal, bazen bi hayal, bazen bi heves. İçimde hep bir şeyler için akan bir gözyaşı var. Sakin, gizli. 

Daha kavgacı ve kazanan tarafıma tutunan realist bir insanken ne zaman bir duygusal pilates topuna dönüştüm inanın ben de bilmiyorum ama artık daha kolay ağlıyor, daha kolay vaz geçiyor, daha kolay pes ediyorum. Bi şeylerin anlamını anlamaya çalışmıyorum yaşıyorum geçiyorum. Umutsuz ve vurdumduymazım. Hala espri yapabiliyorum, eğlenip gülebiliyorum ama içten bi şekilde kimseye temas etmiyorum, belki kendime bile.

Kendime gerçekten temas etmiyor olabilirim, yazıda bile hazmedemediğim duygulardan kaçıp gittim. tüm hayatımda da böyle, kaçıp kaçıp rüyalarımda savaşıyorum. Evet ne yapacağımı biliyorum aslında benim içim bu, biri bana bunla gelse ne yapılması gerektiğini biliyorum ama bu bildiklerimi uygulama isteğim yok. ben boa batmış gibi hissediyorum ve boktan çıkmak temizlenmek çok yorucu geliyor. istiyorum ki böyle boklu boklu yaşıyım işte.

Yeterince şey anlatmadım mı sizce. Bence artık herkes evine dönmeli. 

Sizden bir ricam var. 

Beni tanıyan ve bunu okuyan varsa, lütfen, okuduğu zaman, bana okudum yazar mı? nereden nasıl olursa olabilir, kim olursa olabilir, lütfen çekinmesin, sadece gerçekten, nerdeyse filtresiz, öyle bodoslama yazdığım bir şeyi tanıdığım kimse okudu mu, buna kim şahit oldu merak ediyorum. kim beni daha çıplak gördü onu merak ediyorum aslında. 

Sevgiler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder