Naapıyım ben de kendimi severim o zaman. Kendi saçlarımı
kendim okşarım. Kendi elimi kendim tutarım. Omuzlarımdan tutup buradasın derim,
sonra evet buradayım diye cevap veririm. Kendimle kendim konuşurum karşılıklı,
beklentisiz, yargılamadan ve değer vererek. Bu kısmı zor ama bunu da yaparım. Değer
vererek… Özdeğer mekanizmasında bozukluk var bende, paslanmış kullanılmaya
kullanılmaya, yağlanması gerekiyor çarkların. Yağlarım mekanizmayı, sonra
tutarım kendi elimi parka götürürüm kendimi. Sallanırım. Öğrendim arkamdan
kimse itmeden sallanmayı. Vücut ağırlığını arkaya verip ayakları öne götürüyorsun,
sonra tam tersini yapıyorsun birkaç kere yapınca ayakların yere değmese bile
sallanmaya başlıyorsun. Öğrenmişim işte. İhtiyacım yok ki başkasına. Agah Aydın
halt yemiş. Varlığımı hissetmem için başkasının gözünde kendimi görmeye niye
ihtiyaç duyayım. Saçmalık. Bakarım aynaya,
göz teması kurarım kendimle konuşurum. Hem tek başıma bile sallanıyorum ben. Kendimle
bakışıp varlığımı hissedemez miyim hiç. Bok yesin Agah Aydın. Çocuklar tek
başına da oynayabilirler. Oynarım ben kendim kurarım oyunumu, bi Ayşe olurum,
bi Fatma. Hem bu daha iyi, teatral yeteneğimi geliştirir. Hem biri gidip o
ilerde seksek oynayanlara, ‘hadi şu çocuğu da alın aranıza’ mı desin yani. Niye
diyecekmiş, kendim yazar kendim oynarım. Napıyım yani. Timur’un canını yiyim,
öğretti bana bebeğe öğretir gibi kendi ağzımla, burnumla, elimle, ayağımla
tanışmayı, başkasına ihtiyaç duymadan var olmayı. İhtiyacım yok ki artık ne
benimle oynamanıza, ne saçımı okşamanıza. Kendi ellerim var benim, şu an kendi
gözlerimle görüyorum. Ve bu kendi ellerim kendi saçlarımı da okşar, hem çok
güzel ki benim saçlarım, rengarenk, bilseniz severdiniz belki aslında… Oynasaydık
ben oyun da kurardım size, eğlenirdik bence, hem değişik şekillerde ip de atlayabiliyorum
ben, onları da öğretirdim. Tanısaydınız severdiniz belki, oynardınız. Tanımadınız.
Napıyım sizin tercihiniz. Napıyım yani.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder