8 Mayıs 2016 Pazar

Oyun

Naapıyım ben de kendimi severim o zaman. Kendi saçlarımı kendim okşarım. Kendi elimi kendim tutarım. Omuzlarımdan tutup buradasın derim, sonra evet buradayım diye cevap veririm. Kendimle kendim konuşurum karşılıklı, beklentisiz, yargılamadan ve değer vererek. Bu kısmı zor ama bunu da yaparım. Değer vererek… Özdeğer mekanizmasında bozukluk var bende, paslanmış kullanılmaya kullanılmaya, yağlanması gerekiyor çarkların. Yağlarım mekanizmayı, sonra tutarım kendi elimi parka götürürüm kendimi. Sallanırım. Öğrendim arkamdan kimse itmeden sallanmayı. Vücut ağırlığını arkaya verip ayakları öne götürüyorsun, sonra tam tersini yapıyorsun birkaç kere yapınca ayakların yere değmese bile sallanmaya başlıyorsun. Öğrenmişim işte. İhtiyacım yok ki başkasına. Agah Aydın halt yemiş. Varlığımı hissetmem için başkasının gözünde kendimi görmeye niye ihtiyaç duyayım. Saçmalık.  Bakarım aynaya, göz teması kurarım kendimle konuşurum. Hem tek başıma bile sallanıyorum ben. Kendimle bakışıp varlığımı hissedemez miyim hiç. Bok yesin Agah Aydın. Çocuklar tek başına da oynayabilirler. Oynarım ben kendim kurarım oyunumu, bi Ayşe olurum, bi Fatma. Hem bu daha iyi, teatral yeteneğimi geliştirir. Hem biri gidip o ilerde seksek oynayanlara, ‘hadi şu çocuğu da alın aranıza’ mı desin yani. Niye diyecekmiş, kendim yazar kendim oynarım. Napıyım yani. Timur’un canını yiyim, öğretti bana bebeğe öğretir gibi kendi ağzımla, burnumla, elimle, ayağımla tanışmayı, başkasına ihtiyaç duymadan var olmayı. İhtiyacım yok ki artık ne benimle oynamanıza, ne saçımı okşamanıza. Kendi ellerim var benim, şu an kendi gözlerimle görüyorum. Ve bu kendi ellerim kendi saçlarımı da okşar, hem çok güzel ki benim saçlarım, rengarenk, bilseniz severdiniz belki aslında… Oynasaydık ben oyun da kurardım size, eğlenirdik bence, hem değişik şekillerde ip de atlayabiliyorum ben, onları da öğretirdim. Tanısaydınız severdiniz belki, oynardınız. Tanımadınız. Napıyım sizin tercihiniz. Napıyım yani.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder