18 Aralık 2020 Cuma

Mavi Ladin

iman tahtamızda yaralarla doğmuşuz 

ve yaralarımızın kabuk bağlama alışkanlığı yok

aşktan vazgeçeli çok oldu

ama kavgaya dair umudum da kayboldu

yanlış dönemde doğduğumu bilirim

fransız devrimine doğmalı 

cebimde toplum sözleşmesini taşımalıydım 

elimde kamayı

ruhum yabancı bi iklimin toprağına ekilmeye çalışılan yerel bitkiydi

yanlış zamanda yanlış yerdeydim

ve bu yüzdendir ki

öğrenilmiş bir özlem var hücre çekirdeğimde 

neye kime nereye olduğunu bilmediğim 

öyle ki sadece isimsiz bir özlemden ibaretim

bu özlemle tango yapar kafamda düşünceler 

boşlukları doldurmak için 

evet 

geçmişimde ve geleceğimde büyük boşluklar var 

dehşetli geceler üstüme abanıyorlar

hoyratça

sanki devlet gelmiş de istimlak etmiş düşlerimi

her kabus biter mi gerçekten

mevcudiyetimizi sorgulatan bir sır mıdır beklediğim

böyle sorularım var

bi şey söyleyin bana, inanacağım

öyle çaresizim  

beni çağırsanız gelirim sizinle 

yol bilmem iz bilmem

gözüm de görmez 

beni de alın yanınıza 

telgraf çiçeğinin yayılmacı politikasına bile saygı duyarım

zaten en nihayetinde 

yerçekimine yenik düşeceğiz

siz ben hepimiz  

yerküre bağrına basacak sancımızı

doğumdan taşıdığımız

çeyrek bi gülümsemeyle selam vereceğiz tanrıya 

oh rüyaymış diyeceğiz 

ne fena 

ama önce müsaadenizle bi mavi ladin diyeceğim  

Merve’ye

yüzüne bakınca ağlıyorum
isimsiz yangınlarım var
içimdeki süt tenli kıza
göğsüme yatırabilseydim
gözünün kenarındaki yaradan öpmek isterdim

önünde dağları dize getirmek isterdim
galaksileri de
o koşsaydı
kimseden dinlemediği masallar diyarında
kahramanlar yoldaşı olsaydı
bulutlara sarılsaydı

ah
sen sol yanımın küskün çocuğusun
seni görünce dalgalar bile uslansın
biliyorum 
dönüp arkana bakınca
kanlı bir gökyüzü göreceksin
ve çürümüş yaralar
bize öğretilen kokuşmuş sefalet
belki kör bi köstebek

yavrum
kağıttan gemiler yapmışlar 
yüzdür diye vermişler
gemin su alacak
hayata bu yaptığının yanlış olduğunu
uygun bi dille anlatmaya çalışacaksın
olmayacak
batıracaksın
ben seni bağrıma basacağım

27 Kasım 2020 Cuma

Hepimiz adına

Ağlamak istiyorum 

Kimseyi tanımadığım bi sokak ortasında 

Ya da bi denizin kıyısında

Ya da bi orman kuytusunda 

Bir başıma ama aynı anda tüm kainatla beraber

Tek bir seferde ama ağlanacak ne varsa ya da bunda ağlanacak ne var denilen her şeye

Bugüne kadar hakkında gözyaşı dökülmemiş ne kalmışsa hepsine

Bugüne kadar hakkında gözyaşı dökülen her şeye tekraren

Kendi adıma, senin adına, insanlık adına ayrı ayrı ağlamak istiyorum.

Ayakkabı vurdu diye ağlamak istiyorum

Parmağımı kağıt kesti diye ağlamak istiyorum 

Babama ağlamak istiyorum 

Bir ameliyat yarasına, bir terkedilişe ağlamak istiyorum ve bir terk tehdidine

Annemin yeşil yeleğine, evet belki de en çok o yeleğe

Çocukluğuma, çocukluğuna, çocukluğumuza

Kimsenin sahiplenmediği sorumlulukları sırtımıza yükleyişimize 

Saçımdaki beyaza ağlamak istiyorum. 

Tüm kusurlarıma ve kimsenin ne olduğunu bilmediği bacağımdaki kocaman yara izine.

Öldürülen böceklere sineklere

Tüm işsizliklere

Habil’in cinayetine  ağlamak istiyorum, önce Kabil olarak sonra Havva. 

Bosna’ya

Ruanda’ya

Doğu Türkistan’a 

Suriye’ye 

Bir Afrika kabilesine

Tüm şiddet gören kadınlara, kızlara, oğullara.

Kapıda bekleyen kedinin sesine

Kanser ilaçlarına ağlamak istiyorum ve ona ulaşamayanlara.

Annelerin ölüşüne ağlamak istiyorum tüm çocukların gözünden tek tek.

Yanan ormanlara ağlamak istiyorum, karıncalar adına. 

Sıranın altında unutulan kitaplara 

Ben aldırılan bebeklere ağlamak istiyorum. 

Köpek balıklarına ve tespih böceklerine 

Saat farkına ağlamak istiyorum 

Ve İbrahim’in bıçağına 

Fermuar takıldı diye de ağlamak istiyorum gözümün üstünde kaşım var diye de.

Tek çırpıda ağlamak istiyorum 

Gözyaşım bitene kadar 

Üzerine ağlanmamış hiçbir şey kalmayana kadar 

Hepimiz adına

7 Kasım 2020 Cumartesi

çamur

cesedimi bataklıkta bulacaklar
yanımda yeni ahit, tevrat ya da kuran olmayacak
tertemiz lotus olma hayallerimiz yıkıldı
çamur doldurdu ağzımı

farklı bir koku var tanımadığım
kavganın içine doğan çocuklar 
huzurun kokusunu bilmezler
belki huzurun adresidir bataklık

yalın omuzları çökkün sokak çocuklarının 
köşe başlarını tutmuş torbacılar
kelimeler kusuyor orospular
hakikat
sadakat 
ve şefkat
üzerine konuşulması yasaklanmalı
 
mermi kemiğimi sıyırıyor

şanslıyım galiba
ama etim paramparça
gizlice ağlıyorum

kelimeleri yutuyor bakireler
sükunet
ihanet
ve metanet
öldüren kelime tamlaması
oğuz atay bitiremeden öldüğü kitabına 
bu kelimelerle başlamış diyorlar
öyle lanetli
yani ben diyorum
yalan dediğin ruhumun kapı komşusu

tanrı ademi yarattı
bir şapelde fresk
tanrı ademi kovdu
adem tek hatasıyla tüm insanlığa karşı
sorumlu kaldı
tanrı ademi affetti
affetmeseydi
ademi benim elimden kimse alamazdı

bir tipi başladı ansızın
adresi belli olmayan bir dağ köyünde
hava kerbeladan beri hüzünlü
kar suyuyla yıkanıyor cenabet ruhlar
ve kadın yanlış trenden iniyor

6.10.20