Zaten ne gerçek bilmiyorum. Hangi ben gerçek? Hangi ilişkim gerçek? Herhangi birine karşı
bir duygum var mı?
Girdiğim her yerde meslek insanı mı oluyorum. Neden bu
meslekteyim. Her zaman her yerde nötr olmak zorunda mıyım? İki adım yaklaşsam
üç adım kaçıyorum. Bu mesafe ayarının altında yatan şey ne? Neden kontrol
ediyorum?
Ben insanları hissedemiyorum. İnsanlar ve hayattaki her şey
benim için silüet. Durup durup alakasız bi yere geçiyorum ama bu cümlelerin
arasında bazen 10 dakikalık zamanlar oluyor. Zihnim sürekli kendiyle kavga
halinde. Beynimin bi tarafı bi şey söylüyor, diğer tarafı reddediyor. Biri bi
şey sunuyor, diğeri eleştiriyor engelliyor. Kimi temsil ediyor bu sesler henüz
bilmiyorum. Bulamıyorum. Sadece hiçbir şey yapmadan yorulabiliyorum. O kadar
yoruluyorum ki hem de kolumu kaldıramıyorum. Kolumu kaldıramadığım için kimseye
sarılamıyorum ben. Ben sarılmayınca kimse de sarmıyor beni. Çünkü her şey
karşılıklı. Oysa benim kollarım yok. Bunu görmüyorlar. Benden kol bekliyorlar,
insanda rejenerasyon yok bilmiyorlar mı, kol kesilince yenisi gelmiyor, kurbağa
kuyruğu değil ki, kol bu kol, boru gibi.
Neyse meslekten bahsetmek istiyordum size aslında. İnsan neden
bu mesleği seçer, insan neden terapist olmak ister. Evet derinlerde bi çöplük
mutlaka vardır orası ayrı, hatta en büyük çöplük bence terapistlerindir ama
benim terapistlik yolum biraz daha farklı sebeplere dayanıyor sanırım. Benim gerçek
olduğuna bir türlü inanmadığım ilişkilerim var. Her yerin yapay, suni geldiği
bi dünyanın içindeyim, çünkü ben öyleyim. Benim oluşturduğum evrende her şey silüet.
Gerçekliğin sadece bir yansıması. Yaşadığım hiçbir şeyi gerçekten
hissedemiyorum. Belki bunu anlamıyorsunuz belki saçma geliyor ama bu bende
böyle. Şimdi terapistlikle beraber bu ilişki örüntümü tekrarlıyorum. Gerçek olduğu
her zaman sorgulanan ilişkiler kuruyorum seans odasında. Çünkü hayatımdaki her
şey böyle, işim de böyle olmalıydı.
Meslek seçimimin şöyle de bir tarafı var, dokunulması
gereken… Bu meslek beni konuşturuyor. Ben konuşuyorum insanlar dinliyor,
insanlar merak ettiklerini soruyorlar, ben açıklıyorum. İnsanlar beni görüyor
yani. Sadece ihtiyaçları olduklarında görüyorlar, sadece bilgimi görüyorlar ama
beni görüyorlar, var oluşum psikoloji bilgimle gerçekleşiyor. Bilmezsem yok
olurum. Elimde sadece bilgim var. Beni kabul etmeniz için başka hiçbir sebep
yok çünkü gözümde. Onun için yapay geliyor her şey. Bilmeseydim diyorum, sorduğunuzda
öyle kalsaydım diyorum, o zaman görecek miydiniz, varlığımı kabul edecek
miydiniz benim? O zaman sevecek miydiniz beni? Bi şeyler başarana kadar kim
sevdi ki beni? Annem mi? Babam mı? Koşullu sevgilerinizin ürünüyüm ben. Sizin yüzünüzden
başarılı olmak zorunda kaldım. Sizin yüzünüzden terapist olmak zorunda kaldım.
Bunu yazarken içim o kadar darlandı ki boynumdaki kolyeyi
çektim. Elimde kaldı filmlerdeki gibi. Şaşırdım ve inandım sahte
sahnelere. Olunca oluyormuş demek ki. Sahtelikten
gerçekliğe geçilebiliyormuş.
Peki neden tuttum o kolyeyi? O kolye neyi temsil ediyordu,
neyden kurtulmaya çalıştım? Bu sorular mesleğin yan etkisi mi peki? O son
bilgiyi öğrenmeyecektim diyecek miyim bu farkındalığa varınca? Bilmiyorum şu
son soruların hiçbirinin cevabını bilmiyorum. Sadece her şeyin bi anlamı olmalı
ondan eminim. Kolyenin ve onu vücudumdan uzaklaştırmış olmamın bi anlamı
olmalı. Kendime doğum günü hediyesi olarak aldığım zarif bir kolyeydi, belki de
var oluşumu doğum günümü reddettim. Facebookta bile doğum günüm gizli benim. Dünyada
var olduğum gerçeğini nasıl saklayabilirim onun derdindeyim. Bununla beraber
hayır saklamak değil göstermek istiyorum, görülmek bilinmek istiyorum diye bu
mesleğe giriyorum. Ne bok yiyorum ben de bilmiyorum. Gerçekten, ben nerdeyim. Fermantasyon
geçirmekten canım çıktı, sarap oldum, üzümlükten eser kalmayan. Üzüm oldum
tohumdan ziyade. Ben ki benden öte. Neredeyim
bilmiyorum. Sesim yankı yapabilecek kadar yükselir mi emin değilim. Yankı yaparsa
sesim ne hissederim bilmiyorum. Sahi ne hissederim? Bilemedim, ben beni bilemedim.
Ayna kendini görmez
demek istedim birden, neden bilmiyorum. Kendimi neden ayna yaptım onu da
bilmiyorum. Ayna, yansıtma camı. Kendi görüntüsü yok. Her şey var, o yok….
Belki de farkında olmadan çok doğru bir şey söyledim. Ayna. Ne
kadar da ayna bir insansınız beyefendi? İyi bir şey söylemiş gibi oldum aslında
ne kadar da yoksunuz, farkında mısınız demek istedim. Sizin haricinizde her şey
yansıyor farkında mısınız demek isterdim. Farkında mısın Merve demek isterdim. Sen
yoksun demek isterdim. Bir ayna kadar yoksun demek isterdim. Timur daha ilk
seans söyledi, sen şimdi hissediyorsun salak demek isterdim. Salak demek
isterdim kendime.
Ben varlığımı hissetmek için bile birinin acı çekip terapiye
başlamasını, benle ilişki kurmasını bekliyorum. Sırf var olmak için birilerine
yardım ediyorum. Varlığımı süreli ve kurallı ilişkilerle ortaya koyuyorum.
Nasıl ve nerde biterse bitsin yazı.
Yeter. Uyumalıyım.
İyi zamanlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder