Bu ara yazmaya başlamak konusunda sıkıntı yaşıyorum. Başladığım
ilk paragrafı silip salak salak bakıyorum ondan sonra. Sonra tekrar başlıyorum,
sonra tekrar.
Biliyo musunuz ben nişanlandım. Artık ayrılırsam nişan attı
olcam. Evlenip ayrılsam da boşanmak zorunda kalacağım. Evet ilişkilere bakışım
bu. Yoksa parmağıma taktığım yüzüğün ya da attığım imzanın bi anlamı yok bence.
Zaten evlilik kurumsal olarak başlı başına anlamsız. Çünkü bir kurum. Kurum varsa
insan yoktur. Kurum varsa her ilişki kurallara göredir. Yapılması gereken
şeyler vardır. Şu saatte yemek yenir, şu saatte seks yapılır, faturaları şu
öder, alışverişi şu yapar nokta nokta nokta. Sosyoevrimsel açıdan evlilik nasıl
yerleşti bilmiyorum insanlık tarihine ama kim yerleştirdiyse yaptığı hiç hoş
değil bilsin. Biriyle birlikte ve özgür bi şekilde yaşamak için imza atmak ve
hukuksal birlik sağlamak çok saçma. Hukuksal birliğe ihtiyacı olanlar için
belki bu sağlanmalı ama birlikte yaşayıp nikâh yapıp yapmamak çiftlerin
tercihine bırakılmalı ve toplum bunu normalleştirmeli şeklinde Türkiye’ye
aykırı isteklerim var. Aile dediğimiz saçma sapan bir şeyin içindeyiz zaten,
yüzünü görünce geldi yine tipiniz siktiğim dediğim insanların yüzüne sırf
nişanlanan benim diye gülmek yapaylığını yaşadığım için öfkem var. Ayrıca nişanlanmak
gibi bi saçma durumu yaşadığım için de öfkem var zira tek bir mantıklı
açıklamasını göremiyorum nişan dedikleri şeyin. Bununla beraber benden ailem
olmayan birilerine anne baba dememi beklemelerini de anlamıyorum. Hayır kendi
annem babam yetmezmiş gibi neden yenilerine sahip oluyorum. Hayır sırf
oğullarıyla beraber yaşayacağım diye neden anne baba diyim ben yirmi beş yaşında
tanıdığım insanlara. Nikah yaptık hukuksal birlik oluşturduk yetmedi bir de
anasına babasına ana baba diyoruz. Zaten beraber yaşıyorum diye bunu yedi
düvele duyurmanın anlamı ne ya. Üç beş insan otursak muhabbet etsek dönsek
evimize sevişsek olmaz mı? Aman neyse yıllardır bu ve benzeri cümleler söyleyip
nişan yaptım, zorla yaptırıldı emimin ki nikahtan balayına gidelim fikrim de
tutmayacak ve ben sağlamından düğün yapcam. Ama eminim ki onda da nişan yaparken
hissettiğim şeyler olacak. Tüm organizasyon sanki benim değil de yakın bi
arkadaşımınmış hissi… Evet nişan hazırlığı sırasında hissettiğim ana duygu
buydu. Her şeye yabancıydım. Sanki olayın benle alakası yok. Birileri istedi ve
olması gerektiği için olan şeyler vardı ve benim de süreçle yakından ilgilenmem
istenmişti ben de her şeyi bir görev gibi alıp yaptığım kadar yaptım. O kadar. İşleyen
süreç buydu.
Ama şunu belirtmek istiyorum. Bundan bi süre önce evlilikle
ilgili düşüncelerim sadece sosyolojik bir itirazdan, standart isyandan ibaret
değildi, sevgilime karşı da ciddi tereddütlerim vardı ama neyse ki Timur var…
Biz grupta Mrs T. diyoruz. T sayesinde bu isteksizliğin, tereddüdün dinamiğini
fark ettim. Gerçekten terapi efsanevi bir şey arkadaşlar. Bakın içindeyken
anlamıyorsunuz ama profesyonel bir göz her şeyi çözüyor. Bana yaptığı açıklama
o kadar mantıklıydı ki şimdiye kadar onu görmemiş olduğuma şaştım kaldım. Bundan
dolayı içimdeki o soru işaretleri büyük oranda son buldu. Ama bununla beraber
yeni soru işaretleri filizlenmedi değil. Neyse oraları fazla psikolojik
konular, psikoterapistin halinden psikoterapist anlar. Sizin anlamanızı
beklemiyorum. Hatta siz kimsiniz onu da bilmiyorum. Boşluğa konuşuyorum işte,
önceden kendi kendime konuşurdum şimdi biraz daha olgunlaştım yazıyorum. Klavyeyle
konuşuyorum. Kendi kendimeden klavyeye yükseldiğime göre klavye benden
yüksekte. Peki şimdi ben buraya niye çıktım. Evet anladığınız üzre çağrışım
çözüklüğü yaşıyorum ki bu durum şizofrenlerde görülür Hoş geldin akıl
hastalığı.
Bloğumla delirmeleceler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder