9 Şubat 2016 Salı

Nişandan sonra, evliliğe dair...

Bu ara yazmaya başlamak konusunda sıkıntı yaşıyorum. Başladığım ilk paragrafı silip salak salak bakıyorum ondan sonra. Sonra tekrar başlıyorum, sonra tekrar.

Biliyo musunuz ben nişanlandım. Artık ayrılırsam nişan attı olcam. Evlenip ayrılsam da boşanmak zorunda kalacağım. Evet ilişkilere bakışım bu. Yoksa parmağıma taktığım yüzüğün ya da attığım imzanın bi anlamı yok bence. Zaten evlilik kurumsal olarak başlı başına anlamsız. Çünkü bir kurum. Kurum varsa insan yoktur. Kurum varsa her ilişki kurallara göredir. Yapılması gereken şeyler vardır. Şu saatte yemek yenir, şu saatte seks yapılır, faturaları şu öder, alışverişi şu yapar nokta nokta nokta. Sosyoevrimsel açıdan evlilik nasıl yerleşti bilmiyorum insanlık tarihine ama kim yerleştirdiyse yaptığı hiç hoş değil bilsin. Biriyle birlikte ve özgür bi şekilde yaşamak için imza atmak ve hukuksal birlik sağlamak çok saçma. Hukuksal birliğe ihtiyacı olanlar için belki bu sağlanmalı ama birlikte yaşayıp nikâh yapıp yapmamak çiftlerin tercihine bırakılmalı ve toplum bunu normalleştirmeli şeklinde Türkiye’ye aykırı isteklerim var. Aile dediğimiz saçma sapan bir şeyin içindeyiz zaten, yüzünü görünce geldi yine tipiniz siktiğim dediğim insanların yüzüne sırf nişanlanan benim diye gülmek yapaylığını yaşadığım için öfkem var. Ayrıca nişanlanmak gibi bi saçma durumu yaşadığım için de öfkem var zira tek bir mantıklı açıklamasını göremiyorum nişan dedikleri şeyin. Bununla beraber benden ailem olmayan birilerine anne baba dememi beklemelerini de anlamıyorum. Hayır kendi annem babam yetmezmiş gibi neden yenilerine sahip oluyorum. Hayır sırf oğullarıyla beraber yaşayacağım diye neden anne baba diyim ben yirmi beş yaşında tanıdığım insanlara. Nikah yaptık hukuksal birlik oluşturduk yetmedi bir de anasına babasına ana baba diyoruz. Zaten beraber yaşıyorum diye bunu yedi düvele duyurmanın anlamı ne ya. Üç beş insan otursak muhabbet etsek dönsek evimize sevişsek olmaz mı? Aman neyse yıllardır bu ve benzeri cümleler söyleyip nişan yaptım, zorla yaptırıldı emimin ki nikahtan balayına gidelim fikrim de tutmayacak ve ben sağlamından düğün yapcam. Ama eminim ki onda da nişan yaparken hissettiğim şeyler olacak. Tüm organizasyon sanki benim değil de yakın bi arkadaşımınmış hissi… Evet nişan hazırlığı sırasında hissettiğim ana duygu buydu. Her şeye yabancıydım. Sanki olayın benle alakası yok. Birileri istedi ve olması gerektiği için olan şeyler vardı ve benim de süreçle yakından ilgilenmem istenmişti ben de her şeyi bir görev gibi alıp yaptığım kadar yaptım. O kadar. İşleyen süreç buydu.


Ama şunu belirtmek istiyorum. Bundan bi süre önce evlilikle ilgili düşüncelerim sadece sosyolojik bir itirazdan, standart isyandan ibaret değildi, sevgilime karşı da ciddi tereddütlerim vardı ama neyse ki Timur var… Biz grupta Mrs T. diyoruz. T sayesinde bu isteksizliğin, tereddüdün dinamiğini fark ettim. Gerçekten terapi efsanevi bir şey arkadaşlar. Bakın içindeyken anlamıyorsunuz ama profesyonel bir göz her şeyi çözüyor. Bana yaptığı açıklama o kadar mantıklıydı ki şimdiye kadar onu görmemiş olduğuma şaştım kaldım. Bundan dolayı içimdeki o soru işaretleri büyük oranda son buldu. Ama bununla beraber yeni soru işaretleri filizlenmedi değil. Neyse oraları fazla psikolojik konular, psikoterapistin halinden psikoterapist anlar. Sizin anlamanızı beklemiyorum. Hatta siz kimsiniz onu da bilmiyorum. Boşluğa konuşuyorum işte, önceden kendi kendime konuşurdum şimdi biraz daha olgunlaştım yazıyorum. Klavyeyle konuşuyorum. Kendi kendimeden klavyeye yükseldiğime göre klavye benden yüksekte. Peki şimdi ben buraya niye çıktım. Evet anladığınız üzre çağrışım çözüklüğü yaşıyorum ki bu durum şizofrenlerde görülür Hoş geldin akıl hastalığı.

Bloğumla delirmeleceler…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder