27 Nisan 2016 Çarşamba

Rakı-Su

Uzun zamandır yazamıyorum. Kendi varlığımdan bile şüphe etmeye başlayınca yazayım dedim. İçim iyi şükür, pek çok şey güzel gidiyor. Evlilik hazırlıkları biraz daha yoğunlaştı. Evlenince onurla karışmaktan bireyselliğimi kişiliğimi kaybetmekten korkuyorum sadece ama bu korku eskisi kadar yoğun değil. Yanımdakiyle karışıp aynı kişiye dönmek benim için korkunç bir şey ama bunun olmasını engelleyebiliyorum.

Geçen hafta nikâh işlemlerini yaptık dünya kadar ıvır zıvır. Arada konuşurken iki soyadı kullanmak istediğimi söyledim. Biraz bozuldu falan, sebebini açıkladım ben de. Sadece senin soyadını kullanırsam kimliğimi, kişiliğimi, tüm karakterimi değiştirecekmişim gibi hissediyorum. Ve bu beni korkutuyor. Ben benlikten çıkacakmışım gibi. Ama kendi soyadıma seninki eklenirse hem kendim olup hem senle evli olabilirim ve bu bana güzel geliyor. Bu açıklamayı yaptıktan sonra onur da daha yumuşak oldu. Bu da bana iyi geldi. Gerçekten de evliliğe dair en büyük korkum yukarda yazdığım gibi yok olmam, karışmam, aynı füzyona dâhil olmamız, birbirimiz gibi olmamız, iki ayrı kişi değil de tek bir insan gibi olmamız. Bu pek çok romantik tarafından özellikle istenen bir şey olsa bile beni dehşete düşüren bir şey.



Aynı şeyi balayı için de hissettim. Mükemmel bir balayı planımız var. İnterrail yapacağız o kadar keyif alıyorum ki plan yaparken. Şu an en büyük motivasyonum o tatil diyebilirim. Neyse konu interrailken söyledim. Ya 20 gün 24 saat birlikte olcaz. Ben sıkılırım ya. Hani hayatı paylaşmak gibi değil normalde işe gidiyorsun gün içinde görmüyorsun falan. Ama tatilde 20 gün yüz yüze sürekli. Ben sıkılırım ya, böyle birbirimize karışır gibi oluruz ben endişeleniyorum aynı insana dönüşürüz, sen kimsin ben kimim, kesin bu duygularla kavga ederiz. Annemle bile iki gün evde kalınca kavga etmeye başlıyoruz. Bi insan bi insanı o kadar görür mü ya, doğaya aykırı gibi dünya kadar cümle kurduktan sonra Onur bomba bitirici cümleyi söyledi. Tamam, arada ayrı takılırız. Ben uyurum sen gezersin falan gibi bazen başka şeyler yaparız dedi ve bu söyledikleri bana o kadar iyi geldi ki anlatamam. Evet, tamamen mantık evliliği de olsaydı Onur’u tercih etme olasılığım yüksek olurdu. Çünkü aradığım bireyselliği, işgal edilmeme teminatını kaç kişi verebilir bilmiyorum.

Bunu anlattığımda pek çok insan ay ben ilk evlendiğimde bir dakika bile ayrı kalmak istemiyordum sen nasıl öyle istiyorsun diyo. Onlara şöyle cümleler kurmak istiyorum; ‘Sen ayrı kalmak istemezsiniz çünkü senin ilişki mantığın iki insanın aynı duyguda hatta aynı düşünce ve ruhta aynı insan olması. Oysa ben onurla başka başka insanlar olduğumuzun farkındayım ve senin aksine ayrı ayrı olmaktan değil aynı olmaktan endişeleniyorum. Dolayısıyla benim arada yalnızlığa ihtiyacım senin de var olmak için sürekli başka bi insana ihtiyacın var. Ve şunu kabul edelim ki en azından bi düzey daha sağlıklı olan benim.‘ Ama kurmuyorum işte bu cümleleri, neden, bütüncül terapist olmak bunu gerektirir çünkü.

Neyse atarlanmalara gerek yok. Ama sadece partnerimize karşı değil hayatımızın her yerine yansıtıyoruz bu aynı olma durumunu. Geçen bi tanıdık geldi. Severim aslında kendisini. İyi kadındır. Neyse öptüm ettim, ay ne güze olmuş yüzün dedi. Yok ya çok kilo aldım dedim. Ki gerçekten aldım. Yok almadın iyisin dedi. Haydaaa abla ben den iyi mi bilcem sen mi, neyse ben bi ikna etme girişiminde bulundum, yok bıngıl bıngıl oldum diyorum, olmadın olmadın iyisin diyo. Pantolonlarım olmuyo ya hepsi sıkıyo geniş olan vardı o bile sıkıyo diyorum, onlar yeni yıkanmıştır diyo. Kadını kilo aldığıma inandıramadım arkadaş. Ve öyle bir ısrarcı ki düşüncesinde tartıda yazan yazıyı görmesem ben inancam kilo almadığıma. İşte gerçek diye bi şey yok o kadın için. Gerçek kendi görüşü. Gerçeklik onun görüşüyle aynı olmak zorunda. Benim düşüncem de onun düşüncesiyle ayı olmak zorunda. Kadın tek başına tüm gerçeklik, tek başına tüm dünya. Ben böyle olmayacağımı biliyorum, benim korktuğum böyle birine inanmak, böyle birinin füzyonuna dâhil olmak. Onun için de sürekli bir mesafe ayarı yapmak zorundayım. Çok yaklaşıp o kişiyle karışmamalıyım. Ama çok uzak olup da ayrı kalmamalıyım. Hep güvenli bir mesafe olmalı beni koruyan.

Bugün bunu şöyle düşündüm. Rakı saf, renksiz, anason kokulu. Su saf, renksiz, kokusuz. İkisi karışıyorlar ve o karışım artık ne sek rakı, ne saf su. Başka bi şey. Ben kendimi su gibi hissediyorum. Karışıp form değiştirmemem için rakıdan uzak durmam lazım diyorum. Benim yandaki bardakta kafam rahat, aynı bardağa girmiyim kimseyle diyorum.

Böyleyim işte ben. Benim temel problemim bu; karışmak ve artık kendin olmamak. Ama bu konuda kendimi iyi bir noktada görüyorum, pek çok kişiden daha çok kendimi yaşıyorum. Hemen hemen her hareketimi sorguluyorum, bu benim hareketim mi; annemin, babamın, kardeşimin, Onur’un hareketi mi diye. Yoruluyorum genelde ama ilerliyorum. Arkama dönüp baktığım zaman aldığım yolu görmek bana motivasyon veriyor.

Tavsiye ediyorum arkadaşlar insanın kendisi olması inanılmaz güzel bi şey. Siz de olun. Kendiniz olun. Yüzünüze bakınca annenizi babanızı görmek istemiyorum. Siz de kendiniz olun ki sizi tanıyayım. Ben sizi tanımak istiyorum, ananız babanız benim umurumda değil. Ama benim tanımam için öne sizin kendinizi tanımanız lazım. Lütfen kendinizi tanıyın, kendinizin neyi sevdiğini, ne olursa mutlu olacağını bilin bilmiyorsanız sorun, merak edin. Emin olun içerden bi yerden bi cevap gelecek size, siz kendinizi tanımazsanız ben sizi tanıyamam. Bakın aynaya, tanışın kendinizle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder