
İçimizde o kadar çok çocuk var ki anlatamam. Ve bizden talep ettikleri o kadar çok ihtiyaçları var ki. Onların bizden başka kimseleri yok. Bizim içimizde kaldıklarına göre anneleri babaları yeterince iyi annelik babalık yapamadı onlara. Bu yüzden hem 3 yaşında, hem 4 yaş 2 aylık, hem 5 yaş 7 aylık hem 1 yaş 4 aylık bi sürü kendi çocukluğumuz kapsül halinde yer etti içimizde. Kaybolmadılar bi yere gitmediler. İçimizden başka gidecek yerleri yoktu ne yapsın zavallılar. Arada kapsülleri yırtmaya çalıştılar ama çoğu zaman bastırdık onların sesini. Anne babamızdan öğrendiğimiz çocuğun sesini duymamayı içimizde çocuğa tekrar tekrar yaşattık. Sonra yeniden kapsül oldular ağırlaştıkça ağırlaştılar. İçimizde taşıdığımız o anlamlandıramadığımız ağırlığın kapsüldeki çocukların acısı olduğunu anlamak o kadar çok zamanımızı aldı ki gelen bir sürü treni kaçırmış olduk. Ama hiçbir şey için geç değil. Onlar bizim sahip olduğumuz ilk çocuklar doğurmadan, kendi çocuğumuz olmadan önce, kendi çocuğumuzdan önce bakım vermemiz, ihtiyaçlarını gidermemiz gereken çocuklar. Bir iki tane de değil onlar. Her kapsülü tek tek açmak lazım. Ona dokunmak, sarılmak, dinlemek yanında olmak, ihtiyacını karşılamak lazım. Ona dokunamadan karşımızdaki insana dokunabilir miyiz? Ona dokunamadan kendi çocuğumuza dokunabilir miyiz? Ona dokunamadan kendimize dokunabilir miyiz?
Şimdi vakit bir parka gidip salıncakta kahkaha atma vakti. Şimdi vakit cicibebe yeyip nesquik içip sarılıp uyutma vakti. Şimdi vakit bi su birikintisinde zıplayıp coşkuyu yaşama vakti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder