22 Ocak 2016 Cuma

Terapi Ertesi Vol 2

Çarşamba seans vardı yine. İçeriği anlatamayacağım kadar özel. Travma diyelim. Çocukluk diyelim. Travma olduğunu hissetmediğim ağır bir yaşantıyla yüzleştim. O kadar korkunçtu ki benim için. Ama o an fark edemedim. İyi seans oldu dedi Timur çıkarken, onun iyisini biliyordum ama o an anlamadım.İndim aşağı. Elimi yüzümü yıkadım. Telefonda oyalandım biraz. On dakika geçmemişti içim ezilmeye başladı. Birkaç dakika daha geçtikten sonra hava basıncı kalbimi durduracak kadar ağırlaştı. Havayı kaldıramadım. Ofisin koltuğuna yapışmıştım resmen. Son güç kalktım kalktım dedim. Yoksa o havanın altında ezilecektim. Kaçar gibi çıktım ofisten. 15-20 dakika oyalandıktan sonra kaçar gibi çıkmak. Çünkü bekledikçe hamurun kabarması gibiydi durum. Bedenime sığamadım, havayı kaldıramadım.Şunu yazdım;

Seanstan çıktım

Puzzle gibi hissediyorum kendimi
Yapboz
Her seans parçalıyo Timur beni
Nasıl birleştireceğimi anlatıyo
Çıkınca yavaş yavaş birleştiriyorum kendimi
Ama her seferinde başka bir tablo oluyorum
Şimdi birleştirene kadar darmadağınık durumda olcam
Her parçam bi yere saçılmış gibi hissediyorum
Paramparça…


 Yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm. Nereye gittiğimi bilmeden yürüdüm. Yavaş, ağır adımlarla. Adımlarımı hissettim. Sağ bacağıma ağırlık verip, sol bacağımı attığımı hissettim. Ellerim cebimdeydi onu hissettim. Durdum bir sigara yaktım, onu hissettim. Sigaranın parmaklarımın arasında oluşunu hissettim, adım atarken dumanı çektiğimi, dumanı üflerken atım attığımı hissettim. 

O an'daydım. Vardım ama yokluktan doğmuştum. Yokluğu barındırıyordum varlığımın içinde sanki. Yokluk kaplamıştı her yeri. Tek ben vardım. Beni hissediyordum.Dönmem gerekiyordu. Geri. Mecidiyeköye doğru. Psikanaliz semineri için. Hatta önce bir şeyler yemem gerekiyordu. Bayılmamam için. Adımlarım adımlarımla vedalaştı. Derneğe yakın bi cafeye oturdum. Yediğim her lokmayı hissediyordum. Çiğneyişimi, yutmamı, lokmanın yemek borumda alığı yolu ve midemde birikmelerini. Yaptığım her şeyin farkındaydım. An’ın içindeydim. Saniyeler benim kirpiklerimden akıyordu. Zamanın bilincindeydim. Hissediyordum varlığımı, zamanı. Onun dışında hiçbir şey yoktu. zaman yaklaştığında derneğe geçtim. Daha başlamasına vardı seminerin. 
Şunu yazdım;

Terapi ağır bir şey2 saat oldu çıkalıKendime gelemedimGüzel seans oldu dedi Timur çıkarkenBi de bana sormalıHala kendime gelemedimO kadar kötüyüm ki yazamıyorum bileDarmadağınım her yere saçıldımParmaklarım tutanak tutuyor içimeSırtımda dağ var sankiYüksek bi dağZirvesini göremiyorumEtlerim lime limeUlaşamıyorum kendimeHer yerim acıyoAğlamak istiyorum


 Ağlamayı çok istedim aslında ama olmadı. Belki de büyümüştüm. Bilmiyorum. İçim de büyüyor belki. Şu an bunu yorumlayamıyorum. Ama sustum sadece. Yazdım sustum. Konuşmaya bir insanla daha iletişim kurmaya gücüm yoktu. Seminer başladı. Bir kulağım dışarıyı dinlerken, diğer kulağım içimdeydi. Kalp atışlarımı dinliyordum. Not alamadım. Elimde kalem anlamsız şeyler karaladım. Bunlar.



Seans üzerinde 5 saat geçtikten sonra artık konuşabiliyor ve normal hızda yürüyebiliyordum. Eve geldim uyudum. Rüyasız bi geceydi. Ama bir gece sonra, dün gece, sanırım beynim seansı yeterince işledikten sonraki ilk gece, yıllık kötü rüya kotamı doldurabilecek kadar kötü rüya gördüm. Bütün gün rüyalar gözümün önündeydi. O kadar rahatsız ediciydi ki. Rüyaları yazabilecek gücüm yok şu anda. Belki başka bir gün.. Bambaşka bir gün. Bundan başka bir gün yazabilirim.
Şimdi daha fazla harf görmek istemiyorum. Tuşlar parmaklarıma iğne gibi batıyor.Zamanı hissedin.İyi zamanlar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder