Çarşamba
seans vardı yine. İçeriği anlatamayacağım kadar özel. Travma diyelim. Çocukluk
diyelim. Travma olduğunu hissetmediğim ağır bir yaşantıyla yüzleştim. O kadar
korkunçtu ki benim için. Ama o an fark edemedim. İyi seans oldu dedi Timur
çıkarken, onun iyisini biliyordum ama o an anlamadım.İndim aşağı.
Elimi yüzümü yıkadım. Telefonda oyalandım biraz. On dakika geçmemişti içim
ezilmeye başladı. Birkaç dakika daha geçtikten sonra hava basıncı kalbimi
durduracak kadar ağırlaştı. Havayı kaldıramadım. Ofisin koltuğuna yapışmıştım
resmen. Son güç kalktım kalktım dedim. Yoksa o havanın altında ezilecektim.
Kaçar gibi çıktım ofisten. 15-20 dakika oyalandıktan sonra kaçar gibi çıkmak.
Çünkü bekledikçe hamurun kabarması gibiydi durum. Bedenime sığamadım, havayı kaldıramadım.Şunu yazdım;
Seanstan
çıktım
Puzzle gibi
hissediyorum kendimi
Yapboz
Her seans
parçalıyo Timur beni
Nasıl
birleştireceğimi anlatıyo
Çıkınca
yavaş yavaş birleştiriyorum kendimi
Ama her seferinde
başka bir tablo oluyorum
Şimdi
birleştirene kadar darmadağınık durumda olcam
Her parçam
bi yere saçılmış gibi hissediyorum
Paramparça…
Yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm. Nereye gittiğimi bilmeden yürüdüm. Yavaş, ağır adımlarla.
Adımlarımı hissettim. Sağ bacağıma ağırlık verip, sol bacağımı attığımı
hissettim. Ellerim cebimdeydi onu hissettim. Durdum bir sigara yaktım, onu
hissettim. Sigaranın parmaklarımın arasında oluşunu hissettim, adım atarken
dumanı çektiğimi, dumanı üflerken atım attığımı hissettim.
O an'daydım. Vardım
ama yokluktan doğmuştum. Yokluğu barındırıyordum varlığımın içinde sanki. Yokluk
kaplamıştı her yeri. Tek ben vardım. Beni hissediyordum.Dönmem
gerekiyordu. Geri. Mecidiyeköye doğru. Psikanaliz semineri için. Hatta önce bir şeyler yemem gerekiyordu. Bayılmamam için. Adımlarım adımlarımla vedalaştı. Derneğe
yakın bi cafeye oturdum. Yediğim her lokmayı hissediyordum. Çiğneyişimi,
yutmamı, lokmanın yemek borumda alığı yolu ve midemde birikmelerini. Yaptığım her
şeyin farkındaydım. An’ın içindeydim. Saniyeler benim kirpiklerimden akıyordu. Zamanın
bilincindeydim. Hissediyordum varlığımı, zamanı. Onun dışında hiçbir şey yoktu.
zaman yaklaştığında derneğe geçtim. Daha başlamasına vardı seminerin.
Şunu yazdım;
Terapi ağır
bir şey2 saat oldu
çıkalıKendime
gelemedimGüzel seans
oldu dedi Timur çıkarkenBi de bana
sormalıHala kendime
gelemedimO kadar
kötüyüm ki yazamıyorum bileDarmadağınım
her yere saçıldımParmaklarım
tutanak tutuyor içimeSırtımda dağ
var sankiYüksek bi
dağZirvesini göremiyorumEtlerim lime
limeUlaşamıyorum
kendimeHer yerim
acıyoAğlamak
istiyorum
Ağlamayı çok
istedim aslında ama olmadı. Belki de büyümüştüm. Bilmiyorum. İçim de büyüyor
belki. Şu an bunu yorumlayamıyorum. Ama sustum sadece. Yazdım sustum. Konuşmaya
bir insanla daha iletişim kurmaya gücüm yoktu. Seminer başladı. Bir kulağım
dışarıyı dinlerken, diğer kulağım içimdeydi. Kalp atışlarımı dinliyordum. Not alamadım.
Elimde kalem anlamsız şeyler karaladım. Bunlar.
Seans üzerinde
5 saat geçtikten sonra artık konuşabiliyor ve normal hızda yürüyebiliyordum. Eve
geldim uyudum. Rüyasız bi geceydi. Ama bir gece sonra, dün gece, sanırım beynim
seansı yeterince işledikten sonraki ilk gece, yıllık kötü rüya kotamı
doldurabilecek kadar kötü rüya gördüm. Bütün gün rüyalar gözümün önündeydi. O kadar
rahatsız ediciydi ki. Rüyaları yazabilecek gücüm yok şu anda. Belki başka bir
gün.. Bambaşka bir gün. Bundan başka bir gün yazabilirim.
Şimdi daha
fazla harf görmek istemiyorum. Tuşlar parmaklarıma iğne gibi batıyor.Zamanı hissedin.İyi zamanlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder