Kızamıyorum kimseye
kızamıyorum. Allah kahretsin kızamıyorum. Bu yazıya nasıl başlamıştım biliyor
musunuz?
Sizden hoşlanmıyorum, bu yazdığı tivitlerin fb gönderilerinin altında ad soyadlarının baş harflerini
yazan insanlar, sizden hoşlanmıyorum.
Ve devam etmiştim;
Siz Dostoyevski
misiniz, Tolstoy musunuz diye.
Devam edecektim
kişilik yapılarına saydırmaya... sonra baktım ki onlar suçlu değil. Onların bi
günahı yok. Beni bu rahatsız eden narsistlik onların içindeki değersizlik
duygusunun ters dışa vurumu. Acımaya başladım birden. Birincil ve ikincil
aynalanma eksikliklerini gördüm, sahneler canlandı kafamda. Sonra optimal üstü
kırılmalarını hayal ettim. Üzüldüm onlara. Kızmaya devam edemedim.
Kendime baktım ikinci aşamada da, bundan neden bu kadar rahatsız olduğuma baktım.
Babamı buldum.
Ailemi buldum.
Onlar yazdıkça kendi babamdan utanıyordum aslında ben. Onun kızı olmak bana yine rahatsızlık verdi.
Şu anda da utanmış olmak bana acı veriyor.
Çünkü utanmak için sahiplenmek gerek ve ben belli ki içinde büyüdüğüm aileyi sahiplenmişim. Sahiplenmediğimi iddia etsem de birinden olmuş birinden doğmuşum. Birinin spermi, birinin yumurtası... Varlığımın temeli ikisinin birleşen hücreleriydi benim için, daha ötesi değildi. Ama ötesi de varmış işte. Babamın sosyal medya hareketlerinden utandığıma göre bende ona ait olarak, onun sperminden fazlası varmış bende.
Ne var bilmiyorum ama. Kendimde babamdan neler taşıdığımı bilmiyorum henüz. Benzeyen yüz hatlarımdan bile rahatsız olurdum, rahatsız olduğum için onu biliyorum bak. Yüzümün benzemesi, evet bunu taşıyorum babamdan, spermden gayrı.
Başka, başka bilmiyorum, onun gibi olmak istemiyorum sadece, ona benzemek beni dehşete düşürüyor. Yıllar önce bu hisse kapıldım. İkili ilişkilerimin sekteye uğradığı bir dönemdi ve ben babam gibi olmuştum, onun da yaptığı yanlışları yapmıştım. Bunu fark ettiğimde kendimden iğrenmiştim.
Bunları neden yaşadım bilmiyorum. Belki de kendimi bu hata için affedip bu sayede aynı hatayı yapan babamı da affetmek içindi. Belki de her şey barış isteyen zihnimin bi oyunuydu. Bu hata ile ilgili kendimi affettiğimde babamı da affedecektim. Evet bunu yeni keşfettim ve oldukça mantıklı geldi. Hissettim. Yazmak ve yazarken düşünmek her zaman iyi geliyor.
Kendime baktım ikinci aşamada da, bundan neden bu kadar rahatsız olduğuma baktım.
Babamı buldum.
Ailemi buldum.
Onlar yazdıkça kendi babamdan utanıyordum aslında ben. Onun kızı olmak bana yine rahatsızlık verdi.
Şu anda da utanmış olmak bana acı veriyor.
Çünkü utanmak için sahiplenmek gerek ve ben belli ki içinde büyüdüğüm aileyi sahiplenmişim. Sahiplenmediğimi iddia etsem de birinden olmuş birinden doğmuşum. Birinin spermi, birinin yumurtası... Varlığımın temeli ikisinin birleşen hücreleriydi benim için, daha ötesi değildi. Ama ötesi de varmış işte. Babamın sosyal medya hareketlerinden utandığıma göre bende ona ait olarak, onun sperminden fazlası varmış bende.
Ne var bilmiyorum ama. Kendimde babamdan neler taşıdığımı bilmiyorum henüz. Benzeyen yüz hatlarımdan bile rahatsız olurdum, rahatsız olduğum için onu biliyorum bak. Yüzümün benzemesi, evet bunu taşıyorum babamdan, spermden gayrı.
Başka, başka bilmiyorum, onun gibi olmak istemiyorum sadece, ona benzemek beni dehşete düşürüyor. Yıllar önce bu hisse kapıldım. İkili ilişkilerimin sekteye uğradığı bir dönemdi ve ben babam gibi olmuştum, onun da yaptığı yanlışları yapmıştım. Bunu fark ettiğimde kendimden iğrenmiştim.
Bunları neden yaşadım bilmiyorum. Belki de kendimi bu hata için affedip bu sayede aynı hatayı yapan babamı da affetmek içindi. Belki de her şey barış isteyen zihnimin bi oyunuydu. Bu hata ile ilgili kendimi affettiğimde babamı da affedecektim. Evet bunu yeni keşfettim ve oldukça mantıklı geldi. Hissettim. Yazmak ve yazarken düşünmek her zaman iyi geliyor.
Yazdığımın en
az 4 katı da içeri dönüp içerde zaman geçiriyorum, bir şeyler buluyorum,
anılara uğruyorum, rüyalara selam çakıyorum ve asla bir bi plana göre hareket
etmiyorum. Yol ve kelimeler beni nereye götürürse oraya gidiyorum. Bir bakıyorum
bambaşka bi yerdeyim. Ama amaç da başka bir yerde olmak değil mi. Başladığımız noktadan
belli bir yarıçap alarak yürüseydik çemberden ötesine gidebilir miydik? Çember demişken...
Çembere
sığınca mutlu olabilir misin sen. Belli bi konu dahilinde yazmak da beni mutlu
etmiyor. Otoriteye baş kaldırıyorum sanırım burada da. Yine tanımıyorum babayı.
Bu arada ben gerçekten tanımıyorum babamı.
Geçen aşağı indim. babamın uzandığı koltukta battaniyesi vardı. Uyumaya gitmişti o, ben de biraz orada takıldım ve battaniyeyi üzerime çektim. Bir koku vardı ve ben o kokunun babama ait bir koku mu olduğunu yoksa battaniyenin ne bileyim deterjan kokusunu mu olduğunu anlayamadım. Ve dedim ki ben babamın kokusunu tanımıyorum. Ben babamın kokusunu bilmiyorum.
Herkesin bir kokusu var ve sadece ona yakın olduğunda, ona sarıldığında, onun tenini bildiğinde alıyorsun kokusunu.
Bilmiyorum ben.
Babama en son ne zaman sarıldım hatırlamıyorum, bilmiyorum, hatırlamıyorum.
Ben babamı tanımıyorum.
Otoritesini de tanımıyorum.
Kendisini de tanımıyorum.
Size bir şey söyliyim mi, Freud’u her anlamda babamdan fazla tanıyorum. Otoritesini de, hayatını, kişiliğini de. Bunu da buraya ekliyim istedim.
Geçen aşağı indim. babamın uzandığı koltukta battaniyesi vardı. Uyumaya gitmişti o, ben de biraz orada takıldım ve battaniyeyi üzerime çektim. Bir koku vardı ve ben o kokunun babama ait bir koku mu olduğunu yoksa battaniyenin ne bileyim deterjan kokusunu mu olduğunu anlayamadım. Ve dedim ki ben babamın kokusunu tanımıyorum. Ben babamın kokusunu bilmiyorum.
Herkesin bir kokusu var ve sadece ona yakın olduğunda, ona sarıldığında, onun tenini bildiğinde alıyorsun kokusunu.
Bilmiyorum ben.
Babama en son ne zaman sarıldım hatırlamıyorum, bilmiyorum, hatırlamıyorum.
Ben babamı tanımıyorum.
Otoritesini de tanımıyorum.
Kendisini de tanımıyorum.
Size bir şey söyliyim mi, Freud’u her anlamda babamdan fazla tanıyorum. Otoritesini de, hayatını, kişiliğini de. Bunu da buraya ekliyim istedim.
Babamla yakın olursak yok olacakmışım, kaybolacakmışım gibi hissediyorum. Sanki denize dökülen akarsu olacağım. Bi anlamım olamayacak gibi. Denizle birleştikten sonra su yayılacak artık kendim olamayacağım korkusu. Fragmantasyon anksiyetesi der miydi acaba Freud buna. Bilemem. Şu an bilimsel terimleri teker teker sikmek istiyorum. İçimdeki kaybolma, dağılma, yok olma, parçalanma korkusunu böyle saçma psikolojik terimlerle anlatmak bana duygudan kaçmak gibi geliyor şu anda. Psikolojik terimlerin soğukluğu benim içimdeki duyguların ateşini anlatmaya yetmez.
Benim isteğim
tam da sevgilimle yaşadığım ilişki gibi…
Cebelitarık olmak, Akdeniz’le Atlas Okyanusunun birbirine karışmadığı.
Benim isteğim Kuzey Denizi ile Baltık Denizi’nin karışmaması gibi.
Var olalım.
Değelim birbirimize.
Görelim birbirimizi.
Dokunalım, hissedelim, varlığımızı kabul edelim birbirimizin olduğu gibi, en yalın haliyle.
Ama karışmayalım birbirimize.
Yok olmayalım, birbirimizde dağılmayalım.
Sınırımız belli olsun.
Olmuyor. Olmuyor işte. Aileyle olmuyor.
Akarsuyumu, gölümü, denizimi, okyanusumu bavuluma yükleyip gitmek istiyorum ben de.
Çöllere hem de.
Suyun olmadığı coğrafyalara kendi suyumu götürmek istiyorum.
Sana karışacağına, başkasına veririm. Yok olmaz. İşe yarar.
Cebelitarık olmak, Akdeniz’le Atlas Okyanusunun birbirine karışmadığı.
Benim isteğim Kuzey Denizi ile Baltık Denizi’nin karışmaması gibi.
Var olalım.
Değelim birbirimize.
Görelim birbirimizi.
Dokunalım, hissedelim, varlığımızı kabul edelim birbirimizin olduğu gibi, en yalın haliyle.
Ama karışmayalım birbirimize.
Yok olmayalım, birbirimizde dağılmayalım.
Sınırımız belli olsun.
Olmuyor. Olmuyor işte. Aileyle olmuyor.
Akarsuyumu, gölümü, denizimi, okyanusumu bavuluma yükleyip gitmek istiyorum ben de.
Çöllere hem de.
Suyun olmadığı coğrafyalara kendi suyumu götürmek istiyorum.
Sana karışacağına, başkasına veririm. Yok olmaz. İşe yarar.
Ne diyorum
ben ya. Kime yazıyorum bunu.
Babama mı?
Feysbuk gönderilerinden başka bir şey okumayan bi adama mı? Halk tividen duyduğu üç cümleyi üç yıl etrafına satan bi adama mı yazıyorum bunu.
Hayır, şu an bu davranışları için onu suçlamayacağım. Onu olduğu gibi kabul etmeye çalışıyorum, bunu tam anlamıyla öğrenicem.
Ama kime yazıyorum.
Kendime mi? Sevgilime mi?
Bilmiyorum.
Kimseye belki de.
Yazıyorum sadece.
Ortaya koyuyorum ben. Kimsenin almasına gerek yok.
Benden çıkıyo ya o yeter bana. Kimin ne işine yararsa kullansın. Belki çemberden çıkmasına yardım eder bir iki kişinin.
Babama mı?
Feysbuk gönderilerinden başka bir şey okumayan bi adama mı? Halk tividen duyduğu üç cümleyi üç yıl etrafına satan bi adama mı yazıyorum bunu.
Hayır, şu an bu davranışları için onu suçlamayacağım. Onu olduğu gibi kabul etmeye çalışıyorum, bunu tam anlamıyla öğrenicem.
Ama kime yazıyorum.
Kendime mi? Sevgilime mi?
Bilmiyorum.
Kimseye belki de.
Yazıyorum sadece.
Ortaya koyuyorum ben. Kimsenin almasına gerek yok.
Benden çıkıyo ya o yeter bana. Kimin ne işine yararsa kullansın. Belki çemberden çıkmasına yardım eder bir iki kişinin.
Çembersiz olun.
İyi zamanlar.
İyi zamanlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder