18 Ocak 2016 Pazartesi

Aile Dizimi vs Yeni Aile


Zor gündü.
Ve yeni bir deneyim.
Aile dizimi. Bir tür grup terapisi diyebiliriz. Spontanlık üzere kurulu.
14 kişilik bir gruptu, terapistimle 15
 İçlerinden 2 kişiyi tanıyodum biri terapistim timur, diğeri inci gonca.
Timur’un varlığı benim için oldukça güven vericiydi ama grup o kadar yabancıydı ki… Terapistimi dizim başlamadan önce bir süre bazı bilgiler verdi mesela, herkes hayretler içinde onu dinledi, benim için yeni hiçbir bilgi yoktu ve standart bir ruhla dinlerken insanların bu kadar şaşkın olmasından hissettim ki evet terapistim dışında gruptaki tek terapist benim. O zaman öyle büyük bir yalnızlık hissettim ki tanışma olursa mesleğimi söylememe kararı aldım. Bilmiyorum şu an bu duygunun dinamiğini, bunun hakkında biraz düşünmem lazım çünkü normal bir duygu değildi. Şimdiye kadarki bütün bu terapotik aktivitelerde yanımda yakınımda hep terapistler oldu, ağzımı açtığımda beni anladılar, koşulsuz kabul, sınırsız güven oldu böyle gruplarda ama şimdi terapistimden başka aynı dili konuşabileceğim kimse yoktu orada, bu ciddi bir kaygıydı benim için. Avantajım şuydu ki kendini tanıtacak son insanlardandım ve grubun nerdeyse tamamının mesleğini öğrendim, bir tane, yüzünü göremediğim yerde bir kadın, psikoloğum dedi ve OH dedim, OH, orada biri var, sesimi duyabilecek biri var. El etsem işaretleri anlayabilecek birisi var. Birisi var dedim, benden başka timurdan başka biri var, dilimizi konuşabilen birisi var. İçim rahatlamıştı, söyledim mesleğimi. Ve gruba güvenmek için ilk adımı attım.

Aile diziminden bahsetmek istiyorum. Psikodrama deneyimim olduğu için çok yabancı gelmedi bana, ikisi de devinime dayalı, ikisinde de spontanlık var, ikisi de etkileyici. Tabi ayrıldıkları noktalar da var. Bunlar tamamen öznel olarak, herkes tarafından olumlu olumsuz değerlendirilebilir. Bu yazı bu ayrımları yazabileceğim kadar uzun olur mu bilmiyorum. Zira saat iki olmak üzere ama benzerlikler ve farklılıklara giremesem bile size aile dizimini anlatmak istiyorum.

Bir terapist pek çok sayıda danışan. Aralarından bir gönüllü seçiliyor. Birden fazla çalışmak isteyen gönüllü varsa terapist kendi içine bakıyor ve en çok kimin ihtiyacı oluğunu hissediyorsa onu seçiyor. Seçilen kişi terapistin yanına grubu görebileceği bir yere oturuyor ve çalışmak istediği konuyu söylüyor kısa bir şekilde
Üzerimdeki yüklerden kurtulmak istiyorum
Kaygımı çalışmak istiyorum
Koşullu sevildim hep bu acı veriyor bunu çalışmak istiyorum
Kendimi dışardan görmek istiyorum
Potansiyellerimi kullanmak istiyorum
Gibi gibi gibi



Mesela ben öfkemi ve kurduğum ilişkilerin gerçek olmadığını çalışmak istedim
Kişi çalışmak istediği konuyu söyledikten sonra ondan gruptaki üyeler arasından temsilen, kendisini annesini babasını duruma göre de diğer duygu ve kişileri seçmesi isteniyor. Ben mesela temel seçimler hariç ikizimi ve öfke duygumu seçtim, sonradan da partner eklendi. Bunu yaparken düşünmemesi kendisini akışa bırakması ve bilinçsiz seçim yapması isteniyor. Bilinçdışı olsun ki doğru olsun. Psikodramada da kişi seçerken düşünülmemesi içten gelenin yapılması istenir. Neyse dağıtmayalım konuyu. Bu kişileri seçip isimlerini verdikten sonra danışan onları salonda istediği yere istediği şekilde yerleştiriyor ve herkes susuyor. Gönüllü, temsilci kişiler ve hatta terapist dahi neyin ne olacağını bilmiyor.  Bu kişileri yerleştiren danışan gidiyor sandalyesine oturuyor. Temsili arkadaşlar 1-2 dakika içlerine bakıyor ve yapmak istedikleri hareketleri yapıyorlar. Kime ne kadar yaklaşmak istiyorlarsa kimden ne kadar uzaklaşmak istiyorlarsa kime zarar vermek istiyorlarsa kimin pozisyonunu bozmak istiyorlarsa ne istiyorlarsa yapıyorlar. Sonra herkes bu görüntüye bakıyor. Temsilcilerden o an ne istediklerini söylemeleri isteniyor. Onlarda rolleri ağzından konuşarak duygularını söylüyorlar. Gerçek danışan arada görüntüye bakıyor olanı biteni izliyor. Bakın bu inanılmaz bir şey. Hakkımda zerre bilgisi olmayan ve sadece öfkemi çalıştığım bir oyunda beni temsilen seçtiğim kişi içimdeki tüm duyguları söyledi. Annem gerçekten annemin tüm duygularını söyledi. Kardeşim gerçekten kardeşim gibiydi. Öfke duygum her şeyi patlatmak istediğini her birini bir köşeye savurmak istediğini söyledi, beni temsil eden kişi kaçmak gitmek istiyorum dedi ki ben belki asla binmeyeceğim uçak biletlerine bakan insanım. Bu inanılmaz bir şey. Onlara rolleriyle ilgili tek bir kelime bile etmedim ama onlar tam olarak o role girdiler. Çünkü kolektif bilinçaltlarında öyle birini tanıyorlar, nesilden nesle aktarılan insan rollerinde ya kendileri ya da tanıdıkları birileri tam da benim onlara verdiğim rolü yaşamıştı. Ve benim bilinçdışım bunu bildiği için seçti. Çünkü bilinçdışı bilir. Bilinç engeller. Onun için bu seçimleri düşünmeden yapıyoruz. Biz bilmiyoruz ama beynimiz biliyor.

Sonra oyun yine devam ediyor, yine spontan yine kimin içinden nasıl geliyorsa. İhtiyaç varsa bi duygu sokulabilir, çıkarılması isteniyorsa bi duygu çıkarılabilir, danışan kendisini oynayabilir, rollerle konuşmalar yapılabilir ve böyle bitirilir. Ölülerle bile konuştuk, medyum muyuz ne. Ben kimseyle konuşmadım. Konuşulacak gibi değildi. Terapistim de bunlardan bi şey olmaz sen uzak dur kendini koru, paçayı kurtar demeye getirdi zaten.
Güzel bir deneyim gerçekten. Hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti klişesi var ya. Orada hayatın film gibi gözlerinin önünde oynuyor ve sen izliyorsun. Sen oyunculara hayatından tek kelime bahsetmiyorsun ama onlar zaten ezberlemişler rolleri önceden, cuk diye oturuyor karakterler, oynuyorlar sen izliyorsun hayretler içinde, sen izliyorsun gö yaşları içinde… Sistem büyük bir denge halinde gerçekten.
Bu aile diziminin Türkiye temsilciliği Türkiye Sistem Dizimleri Enstitüsü tarafından yapılıyor, Mehmet Zararsızoğlu kuruculuğuyla, ilgilenenler için sitesi şu: http://www.tsde.org/Default.aspx

Benim terapistim de şu an burada eğitime devam ediyor. Birkaç seans dizimden sonra belki gelecek için ben de değerlendirebilirim. Fakat biraz daha zamanım var. Ama psikodrama yoluna girmeden bununla temas etme şansına sahip olduğum için muyluyum. Henüz üzerinden çok zaman geçmediği için psikodrama ile aralarındaki farkların olumlu mu olumsuz mu olduğunu yorumlayamıyorum ama sanırım biraz sindirdikten sonra onu da yaparım. Henüz her şey çok taze.

Evet
Bu kadar duygunun üzerine sevgilimin (pardon sözlümün) ailesine yemeğe gittik, ailecek…
Garip ama o yaşadığım yoğun duyguların hiçbirini onlara yansıtmadım. Hatta benim çalışmamda partnerimi seçtikten sonra role gelen kişi ve benim rolümdeki kişi, güzel bi huzur ve sevgi hissettiklerini söylemişlerdi ve bu o kadar güzel geldi ki sanırım bütün akşamki keyfim neşem bundandı. Bi baktım arka arkaya espri yapıyorum, sürekli bi gülme var ortamda, hatta onurla birbirimizle bile uğraştık aile içinde, eğlendik.  Ama en etkileyicisi de sanırım onurun babası… O kadar sevgi dolu bakıyor ki buram buram alıyorum. Bi sağ ol kızım diyor sanki on Kızım daha çıkıyor ağzından. Annem bile fark etmiş, ne kadar seviyo seni, çok belli dedi. Bilmiyorum galiba bu evliliğe dair en iyi şey bir babam olacak olması. Gerçi dur lan, bu aktarım olmamalı mı, of iki dakika gönül rahatlığıyla mutlu olamıyoruz be, hemen aktarıma kayıyor kafa, neyse bu konu tam terapide konuşulur. Önemli olan sevgilimin babam olmaması bence babası babam olabilir. Evet konuşmak lazım, baktım içime bence bi sakınca yok şu an. Bakalım seanstan sonra ne düşüncem.
Evet sanırım yeter bu kadar.
Zor gün bitsin artık.
İyi zamanlar.



1 yorum:

  1. Çok teşekkür ederim ayrıca sitemi ziyaret etmeyi unutmayın https://islamguzelahlaktir.blogspot.com/

    YanıtlaSil