Zor gündü.
Ve yeni bir
deneyim.
Aile dizimi.
Bir tür grup terapisi diyebiliriz. Spontanlık üzere kurulu.
14 kişilik
bir gruptu, terapistimle 15
İçlerinden 2 kişiyi tanıyodum biri terapistim
timur, diğeri inci gonca.
Timur’un varlığı
benim için oldukça güven vericiydi ama grup o kadar yabancıydı ki… Terapistimi
dizim başlamadan önce bir süre bazı bilgiler verdi mesela, herkes hayretler
içinde onu dinledi, benim için yeni hiçbir bilgi yoktu ve standart bir ruhla
dinlerken insanların bu kadar şaşkın olmasından hissettim ki evet terapistim
dışında gruptaki tek terapist benim. O zaman öyle büyük bir yalnızlık hissettim
ki tanışma olursa mesleğimi söylememe kararı aldım. Bilmiyorum şu an bu
duygunun dinamiğini, bunun hakkında biraz düşünmem lazım çünkü normal bir duygu
değildi. Şimdiye kadarki bütün bu terapotik aktivitelerde yanımda yakınımda hep
terapistler oldu, ağzımı açtığımda beni anladılar, koşulsuz kabul, sınırsız
güven oldu böyle gruplarda ama şimdi terapistimden başka aynı dili
konuşabileceğim kimse yoktu orada, bu ciddi bir kaygıydı benim için. Avantajım şuydu
ki kendini tanıtacak son insanlardandım ve grubun nerdeyse tamamının mesleğini
öğrendim, bir tane, yüzünü göremediğim yerde bir kadın, psikoloğum dedi ve OH
dedim, OH, orada biri var, sesimi duyabilecek biri var. El etsem işaretleri
anlayabilecek birisi var. Birisi var dedim, benden başka timurdan başka biri
var, dilimizi konuşabilen birisi var. İçim rahatlamıştı, söyledim mesleğimi. Ve
gruba güvenmek için ilk adımı attım.
Aile diziminden
bahsetmek istiyorum. Psikodrama deneyimim olduğu için çok yabancı gelmedi bana,
ikisi de devinime dayalı, ikisinde de spontanlık var, ikisi de etkileyici. Tabi
ayrıldıkları noktalar da var. Bunlar tamamen öznel olarak, herkes tarafından
olumlu olumsuz değerlendirilebilir. Bu yazı bu ayrımları yazabileceğim kadar
uzun olur mu bilmiyorum. Zira saat iki olmak üzere ama benzerlikler ve
farklılıklara giremesem bile size aile dizimini anlatmak istiyorum.
Bir terapist
pek çok sayıda danışan. Aralarından bir gönüllü seçiliyor. Birden fazla
çalışmak isteyen gönüllü varsa terapist kendi içine bakıyor ve en çok kimin
ihtiyacı oluğunu hissediyorsa onu seçiyor. Seçilen kişi terapistin yanına grubu
görebileceği bir yere oturuyor ve çalışmak istediği konuyu söylüyor kısa bir
şekilde
Üzerimdeki yüklerden
kurtulmak istiyorum
Kaygımı çalışmak
istiyorum
Koşullu sevildim
hep bu acı veriyor bunu çalışmak istiyorum
Kendimi dışardan
görmek istiyorum
Potansiyellerimi
kullanmak istiyorum
Gibi gibi
gibi
Mesela ben öfkemi
ve kurduğum ilişkilerin gerçek olmadığını çalışmak istedim
Kişi çalışmak
istediği konuyu söyledikten sonra ondan gruptaki üyeler arasından temsilen, kendisini
annesini babasını duruma göre de diğer duygu ve kişileri seçmesi isteniyor. Ben
mesela temel seçimler hariç ikizimi ve öfke duygumu seçtim, sonradan da partner
eklendi. Bunu yaparken düşünmemesi kendisini akışa bırakması ve bilinçsiz seçim
yapması isteniyor. Bilinçdışı olsun ki doğru olsun. Psikodramada da kişi
seçerken düşünülmemesi içten gelenin yapılması istenir. Neyse dağıtmayalım
konuyu. Bu kişileri seçip isimlerini verdikten sonra danışan onları salonda
istediği yere istediği şekilde yerleştiriyor ve herkes susuyor. Gönüllü,
temsilci kişiler ve hatta terapist dahi neyin ne olacağını bilmiyor. Bu kişileri yerleştiren danışan gidiyor
sandalyesine oturuyor. Temsili arkadaşlar 1-2 dakika içlerine bakıyor ve yapmak
istedikleri hareketleri yapıyorlar. Kime ne kadar yaklaşmak istiyorlarsa kimden
ne kadar uzaklaşmak istiyorlarsa kime zarar vermek istiyorlarsa kimin
pozisyonunu bozmak istiyorlarsa ne istiyorlarsa yapıyorlar. Sonra herkes bu
görüntüye bakıyor. Temsilcilerden o an ne istediklerini söylemeleri isteniyor. Onlarda
rolleri ağzından konuşarak duygularını söylüyorlar. Gerçek danışan arada
görüntüye bakıyor olanı biteni izliyor. Bakın bu inanılmaz bir şey. Hakkımda zerre
bilgisi olmayan ve sadece öfkemi çalıştığım bir oyunda beni temsilen seçtiğim
kişi içimdeki tüm duyguları söyledi. Annem gerçekten annemin tüm duygularını
söyledi. Kardeşim gerçekten kardeşim gibiydi. Öfke duygum her şeyi patlatmak
istediğini her birini bir köşeye savurmak istediğini söyledi, beni temsil eden
kişi kaçmak gitmek istiyorum dedi ki ben belki asla binmeyeceğim uçak
biletlerine bakan insanım. Bu inanılmaz bir şey. Onlara rolleriyle ilgili tek
bir kelime bile etmedim ama onlar tam olarak o role girdiler. Çünkü kolektif
bilinçaltlarında öyle birini tanıyorlar, nesilden nesle aktarılan insan
rollerinde ya kendileri ya da tanıdıkları birileri tam da benim onlara verdiğim
rolü yaşamıştı. Ve benim bilinçdışım bunu bildiği için seçti. Çünkü bilinçdışı
bilir. Bilinç engeller. Onun için bu seçimleri düşünmeden yapıyoruz. Biz bilmiyoruz
ama beynimiz biliyor.
Sonra oyun
yine devam ediyor, yine spontan yine kimin içinden nasıl geliyorsa. İhtiyaç varsa
bi duygu sokulabilir, çıkarılması isteniyorsa bi duygu çıkarılabilir, danışan
kendisini oynayabilir, rollerle konuşmalar yapılabilir ve böyle bitirilir. Ölülerle
bile konuştuk, medyum muyuz ne. Ben kimseyle konuşmadım. Konuşulacak gibi
değildi. Terapistim de bunlardan bi şey olmaz sen uzak dur kendini koru, paçayı
kurtar demeye getirdi zaten.
Güzel bir
deneyim gerçekten. Hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti klişesi
var ya. Orada hayatın film gibi gözlerinin önünde oynuyor ve sen izliyorsun. Sen
oyunculara hayatından tek kelime bahsetmiyorsun ama onlar zaten ezberlemişler
rolleri önceden, cuk diye oturuyor karakterler, oynuyorlar sen izliyorsun
hayretler içinde, sen izliyorsun gö yaşları içinde… Sistem büyük bir denge
halinde gerçekten.
Bu aile
diziminin Türkiye temsilciliği Türkiye Sistem Dizimleri Enstitüsü tarafından
yapılıyor, Mehmet Zararsızoğlu kuruculuğuyla, ilgilenenler için sitesi şu: http://www.tsde.org/Default.aspx
Benim
terapistim de şu an burada eğitime devam ediyor. Birkaç seans dizimden sonra
belki gelecek için ben de değerlendirebilirim. Fakat biraz daha zamanım var. Ama
psikodrama yoluna girmeden bununla temas etme şansına sahip olduğum için
muyluyum. Henüz üzerinden çok zaman geçmediği için psikodrama ile aralarındaki
farkların olumlu mu olumsuz mu olduğunu yorumlayamıyorum ama sanırım biraz
sindirdikten sonra onu da yaparım. Henüz her şey çok taze.
Evet
Bu kadar
duygunun üzerine sevgilimin (pardon sözlümün) ailesine yemeğe gittik, ailecek…
Garip ama o
yaşadığım yoğun duyguların hiçbirini onlara yansıtmadım. Hatta benim çalışmamda
partnerimi seçtikten sonra role gelen kişi ve benim rolümdeki kişi, güzel bi
huzur ve sevgi hissettiklerini söylemişlerdi ve bu o kadar güzel geldi ki
sanırım bütün akşamki keyfim neşem bundandı. Bi baktım arka arkaya espri yapıyorum,
sürekli bi gülme var ortamda, hatta onurla birbirimizle bile uğraştık aile
içinde, eğlendik. Ama en etkileyicisi de
sanırım onurun babası… O kadar sevgi dolu bakıyor ki buram buram alıyorum. Bi sağ
ol kızım diyor sanki on Kızım daha çıkıyor ağzından. Annem bile fark etmiş, ne
kadar seviyo seni, çok belli dedi. Bilmiyorum galiba bu evliliğe dair en iyi
şey bir babam olacak olması. Gerçi dur lan, bu aktarım olmamalı mı, of iki
dakika gönül rahatlığıyla mutlu olamıyoruz be, hemen aktarıma kayıyor kafa,
neyse bu konu tam terapide konuşulur. Önemli olan sevgilimin babam olmaması
bence babası babam olabilir. Evet konuşmak lazım, baktım içime bence bi sakınca
yok şu an. Bakalım seanstan sonra ne düşüncem.
Evet sanırım
yeter bu kadar.
Zor gün
bitsin artık.
İyi zamanlar.
Çok teşekkür ederim ayrıca sitemi ziyaret etmeyi unutmayın https://islamguzelahlaktir.blogspot.com/
YanıtlaSil